Kayıtlar

Asla ERİMEYEN ŞEKERLİ ÇAY, Çat diye KIRILAN ERKEKLIK, Din, Devlet, Tarih, Aile, Bellek ve tabii ki de SEHPA

Resim
Asla ERİMEYEN ŞEKERLİ ÇAY, Çat diye KIRILAN ERKEKLIK, Din, Devlet, Tarih, Aile, Bellek ve tabii ki de SEHPA   17 Mayıs 2000. Galatasaray'ın UEFA kupasını aldığı gün. 20 yıl geçmiş üzeinden ama hatırladığım çok keskin hisler var. Bazı anlar, zamanlar saf tarih gibi görünüyor ama aslında müze gibi bir halleri var. Bugünden o hisse dalınca hem çok canlılar hem de biraz yalanlar. Bellek ne garip, çocukken kuruyorsun, büyüdükten sonra hep yeniden inşa ediyorsun. 17 Mayıs 2000 tarihi de böyle bende. Her yıl yeniden inşa ediyorum. Özellikle o günden aklımda kalan bir hissi 20 yıldır yeniden üretiyorum. Çünkü hala penaltı atışlarını her izleyişimde gözlerim şekerli su doluyor, tüylerim soğuktan ürperiyor. Tek başına Galatasaray olamaz bu. 20 yıl sonra anlıyorum ki şeker çayın şekeri, soğuk sehpanın soğuğu. 10 yaşındayım. Bu hikayeyi o gün yazsam 10 yaşı-m-dayım diye yazardım. Çünkü 10 yaşında oğlan çocuğu 10 yaşında olduğunu yazıyorsa o anın tamamen içindedir. Bu durum da tabii k...

DÜNYADAN AKLIMDA KALAN

Bugün ahretliğimin ilk günü. Ahretliğin ilk cümlesi n’olurdu gibi bir soru çok anlamsız. Çünkü ahretin, rüya da olsa,   içine giriyorsun. Romana girilemiyor mesela, ancak yüzeyde gezersin. Neyse ayakkabılarımı çıkarıp girdim ahrete. Anneler ayakkabılarını çıkarmamışlardı. Meleklerden biri sordu: -Yediğin içtiğin senin olsun, gördüğünü anlat? Soru değil de emir gibiydi. -Size yemin ederim ki yediğim içtiğim ve gördüğüm arasında büyük fark var! Ama yine yemin ederim ki ezogelin ve mercimek arasında bi fark yok! Bazı anneler homurdandı. Salça sesleri duydum. Cennetten ikinci kuşak kovulma başlamıştı. Dünyaya olan inancım daha da arttı. Almancı gibi hissettim. Memleketime, benim olana garip bi bağlılık. Bazı anneler ayaklarına patik giymeye başlamışlardı bile. Cennet patiklerin altındaydı. Cennet pratik aklın uzağındaydı.                                           ...

MABEL MATİZ

Resim
işbu yazı, Gzone dergisinde,Temmuz-Ağustos 2018' de yayımlanmıştır. Mabel Matiz ateşten yaratılmış, cennetten kovulmuş bi cin. Tanrı’nın erkek/baba olduğu varsayılırsa, Maya albümünün anne zenginliğinde ancak bi cin bizi böylesine çarpabilir,    erkeğin simgelediği tüm iktidarlara karşı dişil düşüncenin ormanında bi cin ateşe dokunabilirdi. Maya’nın bu kendini doğuran, anaç ve sıcak genlerindeki cinlikler öyle büyüleyici öyle bütünleştirici ki, albümü dinledikçe sanki her şey  quuer  bir varoluşa, düşüncenin sınırlarında yeni yöntemlere bürünüyor. Sözler tende dağılıyor, ritimler gözenekleri açıyor, kime değse bir şeyler tutuyor maya. Ama en çok da buraların kalbine çalınıyor.  Queer ’in Anadolu’ya, Mezopotamya’ya, Ortadoğu’ya hem cuk oturup, ama asla uyuşmaması da bundan ya! “İhtiyar dünyanın gencecik oğlanları” göz göre göre ölürken, yaşlı dünya-genç ölüm cetvelinde ne kuşaklararası aşk ne de ölü sevicilik bu dünyanın acısını, bu toprakların duygusunu...

EDİS

Edis’i An’mak: Edis, Azur Benan, Gülşen, Tarkan, Onurr, Alper ve Diğer Hepimiz                         Gülşen neden yeni albüm yapmıyor? Sütten mi kesildi? Annelik zehirlenmesi mi oldu? Siyah süt mü? Edis’in yeni albümüne Gülşen’le başlamak alakasız görünebilir. Fakat her üretim kadının sonucudur. Ve üretilen her albüm belli bir kesimin duygusuna denk düşmelidir. Ve Gülşen son 10 yılda Türk popunu, hem kendisi merkez kalarak hem de başkalarını çevre-çeper kılarak yeniden üretmiştir. Edis’in Gülşen tarafından üretildiğini kastetmiyorum, yanlış anlaşılmasın. Ama Gülşen’in kraliçeliği ve ortalarda görünmeyişi, onun ilişkilerinde yürüyen yeni ve capcanlı üretimleri engellemiş sanılmasın sakın.                          Derken… Gülşen’in Bostancı konserinde, oğlu Azur Benan videosu eşliğinde sahneye Edis’i çağırması. Niye mesela Azur Benan ismini koymuş ki...

HİCRAN

Resim
' 'Küçük şeyleri unutmayanlar,en geri hatıraları da unutmayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket,hiçbir vatan tutamadan her yeri,herşeyi severek öleceklerdir. '' 11 Aralık 2017-Elazığ          Yalnızlıktan bazen kızgınlıktan nadiren soğuktan,bir salonda bir de odamda uyumayı tercih ettiğim günler. Hava ortalama bir doğu şehrinden daha sıcak,ağzından çıkan buharı buz görünümüne bürüyecek kadar soğuk.Anlatabildim mi?           Spor salonundan geldim,istediğim kiloyu veremedim.burası acıklı bir ayrıntı ama sizi Bridget Jones hikayelerimle sadece özelden darlayabilirim bu yüzden konu burda kapansın şuan. Banyo sonrası odadan odaya sürüklenmeler,kremiydi saçıydı başıydı.Aklımda veremediğim kiloları kutlamak için aldığım sıcak çikolata,bir an önce hazırlanmak ve dizimi açıp uyuklamak var( salonda uyuyacam).             Gözlüğüm yok ! Lenslerimi çıkardığım için gözlüklerimi bu...

DÜNYANIN EN GICIK ADAMI

Resim
Hep rin narin narin yârim dinliyor. Karısını aldatıyor. Yüzüğü var. Yüzüklü kara parmağı, ekranın ışığına dalan sivri burnu ve muncuk (boncuk) gözleriyle birkaç tane watsap konuşması siliyor. Tren biletimiz 19.35. Ve gıcık adam 19.35 te en az 3 konuşma siliyor. Bindiği şeyde, o ilk dakka konuşma silen adam nasıl da demirden korkmuyor, trene biniyor                         Bu cüretle sanırım, biriyle yazışmaya başladı gıcık adam. On dakka boyunca Feysnur diye birini bekledi watsaptan. Kızın adı Facenur olabilir mi? Facebook artık kızlara ad olarak veriliyor olabilir mi? Feysnur çevrimiçiydi ama cevap vermedi. Bu bi taktik bence, kızlar görüp geç cevap veriyor. Adam ‘ariim mi’ diye mesaj attı. Trende, kulaklıkla görüntülü konuşmak ne büyük cesaret? Bazı hetero-evli erkekler nasıl da cesur? Asıl soru; bu cüreti nerden alıyorlar? Hem hetero-evli erkeklerin sosyal medyadak...

TAN

İyileştir kollarında yine, bu yalvarmalar son bulsun.        Sevgili Melike & İbo; Tan’ın, queer toplumsal bellek oluşacaksa eğer, bu bellekte çok önemli bir duygusal yerinin olacağını düşünüyorum. Neden mi? Çünkü watsaptan birbirimize attığımız ses kayıtlarının çoğunda onun şarkıları var. Dinlemeye asla doyamıyoruz. Tan, ilk bakışta bakana çok keskin sınırlarla çizilmiş kaşlarıyla, çok ama çok karikatür bir karakter sunar. Ama birkaç şarkısına ve şarkıların duygusuna girince; karikatür olmanın, o klişe olmanın, o herkes gibi olmanın güvenli kollarındaki gerçek duyguyu aramaya meyleder insanı, en çok da geyleri. Tan gerçekten de onu ilk bakışta sevmeyenleri kaşlarının KOLLARINDA İYİLEŞTİRİR, YİNE! O yüzden queer bellek oluşmalı mı sorusuna evet dedirtir. Aynılığın samimiliğine karşı, farkın ve ayrımın anlamını bilmeden onun peşinden koşan geylerin queer i hayattan koparmalarındaki ısrarları ve yalvarmaları SON BULDURTUR. Ben hep burdaydım, Sen bakamadın,...