Kayıtlar

Mart, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kunduram Sandukam Zembilim

Resim
                                         Bu sabah otoparktan gelen alarm sesiyle uyanmam gereken saatten 15 dakika önce uyandım,bilinçsizce hemen cama koştum elinde vink vink öten araba anahtarı olan  atletli bir amca gibi,ellerime baktım,anahtar görmeyince ayılmışım,OHH ALLAM İYİ Kİ ARABAM YOK.                       Mart'ın bize verdiği en güzel insanın doğum gününün ertesinde,hani Samatya'ya inmiştik de,kahvelerimiz bitmişti de sen sigaraya uzanmıştın(sen mi uzanmıştın,yoksa başkası mıydı işte herneyse), sonra sen '' Belki Mart'ı biz abartıyoruzdur,belki  o kadar da kötü değildir, belki bu sefer iyi şeyler olur'' demiştin. Ben sadece bakmıştım. Bu cümleleri yanımızdaki bedenlere atfetmiştin,biliyordum ama sen de biliyordun işte  ''henüz Mart bitmemişti.'' İçini bu denli umut kaplayan neydi? ( Bu retorik soruy...

BU ASLA BİR ''UMUT VAR'' YAZISI DEĞİL.

Resim
Doğru Yeri Bulmak Üzerine Canım Mart’ın başındayız. Gün döndü mü dersin? Doğru yeri buldurup, evet ora ora, tam da ora! devam et! diyeceğimiz zamanlar yakın mıdır? Bence yakındır. Çünkü depresyonu okumaktan, gözlemekten, dinlemekten yorgun düşüp okuduğunu anlayamayacağın raddeye ulaştırdığında, anlatmanın da cemresi düşer. Yani ki 2 Mart okuyup, dinledin diye üçüncü Mart’ı da dinleyerek geçirmek zorunda değilsin. Yaşadıklarını ufak ufak kusmaya başladıysan, parmağını boğazına sen, en çok da kendin soktuğun için depresyonun hâkimi de sensindir. Yanlış anlaşılmasın, bu asla bir ‘umut var’ yazısı değil. Bu bir otonom öğrenme yazısıdır. Ama biraz kandırılmış bir otonomi. Ocak başı restorana oturup kendin pişir kendin ye gafletine düşmek kadar kendin yaşa kendin anlat yazısı. Hem depresyonumuza ihanet edecek kadar kofiannan değiliz henüz. Unutmayalım ki Kıbrıs hala 1 devlet gibi görünen ama ortası çizik, karnıyarık bi ada. Hem depresyon bana bi bağ verdi. Ben bi salkım üzümü ...

BANA MUTLU BİRİNİ GÖSTER,ALNINDAN ÖPEYİM.

Resim
                     Bence Nazan Öncel bu şarkıyı Mart ayında yazdı. Ben de sana diyorum ki; Bana Mart'ta olan güzel bişey söyle,bi sigara yakıp ağzına koyayım. Nazan kolaya kaçmış çünkü bence birine sigara yakmak daha zor.                                         Bu ahmak ayı bi düşünsene, meyve(!) olarak belki biraz şanslıysan ''çağla'' dedikleri bitki mi olayım erik mi olayım diye karar verememiş yeşil şey ortaya çıkıyor. O bile ne kadar kararsızlık yaşarken kendisini Beyazıt'taki küçük kahverengi keselerde, kız arkadaşının '' aşkuuum çağla çıkmışşş alalım mıııı?'' feryadları sonucu  Siyasal Bilimler fakultesinde okuyan kareli gömleğin elinde buluveriyor.                       İstanbul da Mart'ı hiç sevmiyor inan bana. Çeşitli yıldönümlerimiz de cabası. Hem neden ...

YOĞURT YANIKLARA İYİ GELİR.

Resim
Depresyon geçmiyor Melinda, sadece sütten kestik onu. Memelerimiz biraz şişince yapışacak yine! Bu mektubu sana Kiğılı boxerımla yazıyorum. Biri çizgili diğeri ekose. Üstümdeki çizgili olan. Ama inan bana hiç ama hiç Tarkan’ın Öp klibindeki uyku mahmuru boxer kadar seksi değil. Bi keresinde Fazıl’la Olivium Kiğılı mağazasına gitmiştik. Çünkü Fazıl Fen Bilgisi 3. Sınıf öğrencisi kızlara hava atmalıydı. Eğer Fazıl 3 takım elbise al 2 öde bi yere girdiyse bil ki yakın zamanda hava atılacak birileri vardır. Ben indirim sezonunu daima Fazıl’ın yükselen libido mevsiminden takip ederim. Fazıl dükkâna girer girmez ‘ıyy burası bok kokuyo’ dedi. Sonuçta Kiğılı’nın sahibi Bingöllüdür dedim. Bingöl’ün Genç ilçesinden hem de. Bu durumun pis kokuyu bastıracağı düşüncesiyle kabinlere daldık. İkimiz de Bingöllü olmanın pis kokulu tükana mazeret kılacağını nasıl da konuşmadan kabullenmişiz. İkimiz de Bingöl’de çok fazla keçi eti yendiğinin kokuyu anlatacağını nasıl da bilmişiz. Patrick Süskünd sussu...