Kayıtlar

Eylül, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

toplum tarafından onaylanmış

Sevgili Recep, Bu sana kaçıncı mektubum bilmiyorum, saymaya da gerek yok sanki,son olmayacak. Burda yağmur başladı, Porsuk nasıl? Sen nasılsın? Beyninin Wernice areası nasıl? Ne halta yaradığını hatırlamıyorum ama bizle bi ilgisi vardı galiba. Eylül de geldi,bizim depresyon hala gitmiyor,yeni gelin evine gelmiş akraba gibi yapışkan mübarek bi de arsız. Yıldız Tilbe ''Depresyonuna iyi davranırsan,mülayimleşiyor'' demiş. Biz de iyi ev sahibiyiz maşallah. Ben daha çok seviyorum senin depresyonunu bi kaç gündür, çünkü,düşünüyorum da  öyle olmasan beni vuran şu cümleleri  yazamazdın ;'' Duygusuna en çok sahip çikan hikayesini en agir tasiyandir. Sahteligime mazeret bulamıyorum bi türlü. Sanki diğer bütün herkes herşeylerine benden daha fazla sahip cikiyor.'' Hem senin gördüklerini hangi fotoğraf makinesi çekebilir ya da hangi instagram filtresi yansıtabilir ki?  Sen de bazen bi şey görüp fotoğrafını çekmekten vazgeçiyor musun sırf bu yüzden? Mesela mera...

suya hapsettim

Resim
Sıradan bir akşam üstü,durgun bir pazar günü ben bedbaht güneşlenirken (bu bi Tarkan sarkisi degil), aniden bir dalga çıktı ve havlumu sırılsıklam etti. Sinirlenmedim. Çünkü deniz kenarında büyüyen insanlar denize pek sinirlenmezler ve bunun antidepresanlarla hiç bi ilgisi yoktur. Havlumdaki yosunları sirkeleyip,taşa tünemişken gözüme bi şarap şişesi takıldı,gözümü çevirdim,insanlar şişelere işeyip deniz kıyısına atarlar bu kasabada,onlardan biri olduğunu sandım,hatta üstüne hiç düşünmedim bile diyebilirim. Ama kıyıda hala balık (en fazla kaya balığı olduğunu bile bile) tutmaya çalışan umarsız kız kardeşim ''aaaa burda bi şişe var ! '' diyince, '' getirsene bakim '' dedim çünkü bi şişeye bakacabilecek kadar canım sıkılıyordu.Hayret ettiğimse asi kızın ayağıma şişeyi getirmesiydi,çünkü yapması gereken daha mühim bi iş vardı,benle mi uğraşsındı,balıklar beklemezdi. Annemin ''ayy ellemeyin pis pis şeyleri'' demesini çişli şişelerden biri o...

-namadım.

Resim
Canım Sibel Can, Sharon Stone'a ne kadar da çok benzemişsin. İkiniz de taş gibisiniz! Koltukaltlarını ilk kez cüretkarca gösteren kadın sanatçımız sensin. Bence Engincan senin koltukaltından ya ratıldı. Ama keşke o çirkin ayakkabılardan giymeseydi. Hiç Miamili gibi değil. İdo Tatlıses'in arkadaşı gibi.Ama Engincan gayse de ona kızma lütfen Sibel. Sen de çok iyi biliyorsun ki bu devirde kimse sultan değil. Çünkü bugün sonbaharın ilk günü. Ve ben senin Sonbahar şarkını, bu dünya barışı gününde, okyanusötesi bi date im için İngilizce'ye çevirdim. Engincan duysa çok sevinirdi. Çünkü Miami' de İngilizce konuşuluyor. Ve bu şarkı Miami'yi olmasa da New Orleans'ı hakediyor. Why u seperate us fall? It is 1st day of fall First day of our fall Even it is international peace day :) Recep Özdaş

bu bir bekir hikayesi

Resim
Duygusuna en çok sahip çikan hikayesini en agir tasiyandir. Sahteligime mazeret bulamıyorum bi türlü. Sanki diğer bütün herkes herşeylerine benden daha fazla sahip cikiyor. Gideyim de biraz intihar edeyim.  Artik her postumda kendimi düşünüyorum. Çok fazla hikaye dinleyince ne kadar zavalli olduğumu düşünüyorum. Son bi yildir ne kendime degiyorum ne de kendime yetiyorum. Duygusal zavallilik para etmiyor.  Gideyim de kendi kartimdan biraz insanlık cekeyim.                                                                                                                                     Recep Özdaş